Vakanuvis Anadolu’nun deprem tarihini yazdı
Yüzyılın felaketi olan 6 Şubat Beyin Sarsıntısı yüreğimizi dağladı. Şimdilik ne yazık ki on şehirde 25 binden fazla vatandaşın hayatını kaybettiği ve 13 milyon insanın etkilendiği bu felaket, Anadolu’nun kadim tarihindeki büyük şoklar zincirinin son halkasıydı.
Hatay’ın uğursuzluğu ve tarihi
Muhtemelen yaşadığımız coğrafyada hiçbir şehir eski Antakya kadar deprem yıkımıyla karşı karşıya kalmamıştır. Antakya, Roma İmparatorluğu’nun en değerli şehirlerinden biriydi. Tarihçiler yüzbinlerce nüfusuyla Antakya’nın imparatorluğun üçüncü büyük şehri olduğunu yazmışlardır. İmparator Trajan, ılıman iklimi nedeniyle sonbaharda Roma’dan Antakya’ya gelmiş ve kışları burada geçirmiştir. Kış aylarında devlet ve devlet nezdinde işi olanların gelmesiyle Antakya’nın nüfusu daha da arttı.
MS 115 yılının Aralık ayında Trajan tekrar Hatay’dayken meydana gelen deprem, bu nüfus yoğunluğu nedeniyle daha da yıkıcı sonuçlar doğurmuştur. Deprem o kadar şiddetliydi ki tarihçiler ağaçların havada uçtuğunu söylediler. İmparator sarayından kaçmış ve kendini bir stadyuma atmıştı.
Ayrıca depremin ardından başlayan yangınla Antakya bir uçtan bir uca alevlere teslim olmuştu. İmparator Trajan bu sarsıntıdan Hıristiyanları sorumlu tuttu ve Piskopos Ignatius’u aslanların önüne atarak öldürttü ve şehrin yıkımından sapkın gördüğü yeni dinin mensuplarını sorumlu tuttu.
Ancak sonraki yüzyıllarda sarsıntılar dinmeyecek ve MS 458’de bir başka deprem Trajan’ın ördüğü surları yıkacaktır. Tarihçi Procopius’a göre 526 yılında meydana gelen deprem 250 bin kişinin ölümüne neden olmuştur.
Rakam muhtemelen bir abartıydı, ancak yine de bu rakam, beyin sarsıntısında yüksek can kaybının bir işareti olarak kabul edilebilir. Aynı yıl içerisinde Antakya’da bir deprem daha yaşanmış ve yine büyük bir can kaybı yaşanmıştır. Hatay’da ayrıca; 542’de veba salgını, 573’te Pers ordularının saldırısı ve 588’de bir başka deprem 4. yüzyılı kapatacaktı.
Kommagene Kralı’nın ‘kimse yıkayamaz’ dediği mezarı yıkıldı.
M.Ö. 1. yüzyılda antik Kommagene ülkesinin hükümdarı I. Antiokhos, Adıyaman’ın Nemrud Dağı’na kendisi için dev bir mezar ve anıt yaptırmıştır. Antiochus kibirli ve cüretkardı.
Kocaman mezarını ve anıtını bu anlayışla yaptırmış ve üzerine “Zamanın zulmünden bunlara zarar gelmez” sözlerini kazıtmıştır. Hükümdarın 61 metrelik dağın eteğine yaptırdığı ve inanılmaz bir emekle – doğal olarak köleler tarafından – dağın zirvesine taşıdığı konik tümülüs, aynı zamanda hükümdarın “tanrıların” heykelleriyle (panteon) donatılmıştı. sonraki dünyada birlikte olmayı umuyordu”.
Bugün hepimizin bildiği heykeller yerinde dursa da Antiokhos’un “kimse yıkmaz” dediği mezarının yerinde rüzgarlar esiyor. Bu duruma milattan sonraki ilk yüzyıllarda meydana gelen bir sarsıntının neden olduğu tahmin edilmektedir. Arkeologlar, “Mezar burada ama bulamıyoruz” diyor.
Lidya depreminde 12 şehir yıkıldı
Antik çağda bugünkü Manisa ve Denizli illerinin sınırları içinde kalan bölge olan Lidya, MS 17 yılında büyük bir depremle sarsıldı. Gece meydana gelen depremde 12 şehir yerle bir oldu.
Türkiye’deki en önemli sarsıntılardan biri MS 262’de İzmir Efes depremiydi. Depremde sadece Efes değil, çevresindeki birçok şehir de yerle bir oldu. Bu sarsıntı ile Efes’in çehresi değişti, yüzlerce bina yıkıldı, ondan fazla kamu binası sıfırdan yapıldı.
Bu depremin çevre kıyılarda güçlü bir tsunamiye neden olduğu da kaydedildi. Antalya’nın batısındaki Likya krallığı, Anadolu’daki yıkıcı depremlerden birine tanık olan antik devletlerden biriydi. MS 141 yılında meydana gelen deprem, yıkımın ardından büyük sellere neden olmuş; Rodos, Kos ve Simi adaları tsunamiye maruz kaldı.
Ayasofya’nın kubbesi yıkıldı
İstanbul’un dünya literatürüne de giren ilk büyük depremi 19 Ekim 554’te meydana geldi. İstanbul’da bire bir yıl olmak üzere 14 ve 23 Aralık tarihlerinde iki deprem daha yaşandı. Bu depremler sırasında Bakırköy’de çok sayıda kilise yıkılmış, Ayasofya’nın kubbesi hasar görmüştür.
İstanbul’un yaşadığı bir diğer şiddetli deprem ise 740 yılında meydana geldi. Bu depremde Aya İrini kilisesi ağır hasar gördü. İstanbul’un Bizans hakimiyetinde olduğu dönemde bir başka deprem de 869 yılında meydana geldi.
1509 İstanbul sarsıntısı: “Kıyamet-i Şükre”
Osmanlı Devleti’nde II. 1509 yılında Beyazıt zamanında meydana gelen deprem, tarihi kaynaklarımızda “Kıyame-i Suğra” olarak geçmektedir.
Bu depremde İstanbul’un birçok semti yerle bir oldu. Depremde 109 cami tamamen yıkılırken, Fatih ve Ayasofya Mescitlerinin bir minaresi de yıkıldı. İstanbul depremi 5 ile 13 bin arasında olduğu iddia edilen can kaybına neden oldu.
Artçı sarsıntılar yaklaşık 1,5 ay kadar devam etti. 22 Mayıs 1766’da meydana gelen bir başka İstanbul depreminde yaklaşık 4 bin kişi hayatını kaybetti.
19. yüzyılda Türkiye tarihinin son büyük depremi 20 Eylül 1899’da Aydın ve Denizli bölgelerinde yaşandı. Depremde 749 kişi öldü, 706 kişi yaralandı, 14.514 bina yıkıldı. Deprem nedeniyle evsiz kalanların sayısı 80 bin civarındaydı.
– Dr. Musa Tokmak, “Batı Anadolu’da Depremler ve Antik Kentlerin Seçimi”, ODTÜ Doktora Tezi, Ankara 2012
– Dr. Zafer Atar, “Fotoğraflarla 1899 Aydın – Denizli Depremi”, Çağdaş Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, Güz 2013
– Caleb Howells, “Antik Çağda Küçük Asya’yı Yok Eden Depremler”, greekreporter.com, 11 Şubat 2023
– “Anadolu: Afetlerin Yaptığı Bir Tarih”, nationalgeographic.com